. 14 Mayıs 2013, 1653 1 Zen Guest Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi Osmanlı tahtına 1512 yılında babasına karşı düzenlediği bir darbe sonucu oturan I. Selim, 1520 yılına kadar tahtta kalmış ve 49 yaşında vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin bu dönemi şarka yapılan seferler ile anılmış ve devletin, daha çok Müslüman milletlerin liderliğini ele geçirdiği bir evre olarak görülmüştür. Kaldı ki, Venedikli bir konsolosun “Tanrı bizi korumazsa, sonunda bütün Müslümanların hükümdarı olacak[1]” diye I. Selim hakkındaki endişelerini dile getirmesi, bunun açık bir kanıtıdır. Osmanlı-Memlûk İlişkileri Memlûklar ile Osmanlıların ilk münâsebetleri I. Murat Dönemi’nde, dostâne bir çerçevede başlamıştır. Fakat Osmanlı’nın batı yönüne doğru elde ettiği parlak zaferler, doğudaki Memlûkların endişe duymasına sebep olmuştur. II. Mehmet zamanında ilişkilerin en parlak dönemine ulaştığı bir gerçek iken, aynı zamanda bu dönem ciddi sorunların da bir başlangıç noktası olmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in cihanşümul hâkimiyet anlayışı, Memlûk Sultanı el-Melik el-Eşref Seyfeddin Aynal’ı giderek tedirgin etmiş ve Memlûk Sultanı, Fatih’e yazdığı mektuplarda ona karşı küçük düşürücü ifadeler kullanmıştır. İstanbul’u fethederek yeni bir çağ başlatan ve aynı zamanda Hıristiyanlar üzerinde giderek artan tahakkümünün kendisine verdiği özgüven ile Fatih, kendisine Kayser-i Rum unvanını vermiş ve kendini Roma’nın mirasçısı saymıştır. Mısır’ın da Roma’nın bir toprak parçası olduğu gerçeği, Fatih’in cihanşümul anlayışı ile perçinlenerek sultanın kendine olan özgüvenini artırmıştır. Ve artık Memlûk sultanına “Sultan-ı Harameyn Babam” hitabının yerine “Hadim-i Harameyn Karındaşım Mısır Sultanı” ifadesini kullanmaya başlamıştır.[2] Yine Fatih zamanında ortaya çıkan Hicaz Su Yolları Meselesi, iki devlet arasında gerginliğe neden olmuştur. Fakat aslında bu sorun, Osmanlı Devleti’nin Memlûklara karşı güttüğü hâkimiyet politikasının sadece görünen, diplomatik bir göstergesiydi. Âşık Paşazâde ve Hoca Sadeddin dışında ilk dönem kroniklerinde Hicaz Su Yolları ile başlayan Mısır meselesi genel olarak yer almamıştır. İki kronikte de, her yıl kutsal topraklara, hacca giden hacıların bu dinî görevlerini kolaylıkla ifa edebilmeleri için hac yolu üzerinde bulunan su kuyularının tamir edilmesinin gerekliliğinden bahsedilir. Hoca Sadeddin, Fatih’in bu tamirat için kendi hazinesinden ya da vakıflar aracılığıyla fon ayrılması için bizzat Memlûk sultanına mektup yazdığını belirtir. Fakat Memlûk sultanı bu isteği, kendisine hakaret olarak değerlendirir ve Osmanlı sultanının, kendi iç işlerine karıştığını düşünerek bunu reddeder.[3] İki kronikte de Hicaz Su Yolları Meselesi anlatıldıktan hemen sonra iki devletin Dulkadiroğulları üzerindeki mücadelesinden bahsedilmesi, Osmanlı-Memlûk arasındaki esas sorunu göstermesi açısından önemlidir. Çünkü Dulkadiroğulları coğrafyası, Memlûklar ve Osmanlı arasında bir tampon bölge oluşturmaktadır. Bu bölge kimin tahakkümü altında olursa, bu coğrafya o devlet için o kadar güvenli olur demektir. Fatih Sultan Mehmet’in, kayınpederi olan Dulkadiroğulları hükümdarını ve kayınlarını himâye etmesi, bu beyliğin Osmanlı için gerekliliğini göstermektedir. Memlûklar ise, Mısır ve Suriye coğrafyalarının güvenliği için bu beyliğin önemini bilmekteydi ve bunun sonucunda Dulkadiroğulları Beyliği’nin iç işlerine müdahale etmişlerdir. Böylece Osmanlı-Memlûk ilişkilerinin temel gerginlik meselesi Dulkadiroğulları olmuştur.[4] Hicaz Su Yolları Meselesi, Osmanlı Devleti’nin diplomatik bir manevrasından ötürü gelmekteydi. Hedeflenen asıl amaç, Mısır’ın fethedilmesi ve dolayısıyla İslâm dünyasında artık etkisi kalmamış olan Abbasi Halifesi’nin yerine Osmanlının liderliğini getirmekti. Çünkü, bir zamanlar putperest Moğolları durduran, Abbasi Halifesi’ni himâye eden, kutsal beldelerin bekçiliğini yapan Memlûklara karşı, çok daha parlak zaferler elde eden Osmanlılar alternatif olmaya başlamıştı.[5] Fatih Sultan Mehmet bunun bilincinde olarak Dulkadiroğulları Beyliği’ni hâkimiyeti altına almayı düşünmüş ve belki de vefat ettiği zaman henüz başlamış olduğu seferinin hedefi Mısır’dı…[6] II. Bayezid Dönemi’nde ise ilişkiler gittikçe gerginleşmeye başlamıştır. Cem Sultan’ı barındıran Memlûk Sultanı, artık Osmanlı Devleti’nin ezelî düşmanı hâline gelmiştir. II. Bayezid’in hükümdarlığı Toros’un ötesinde fazla itibar görmüyordu. Çünkü Anadolu’nun artık bu bölgesinde, Suriye ve Mısır hükümdarı olan Memlûk Sultanı daha itibarlıydı ve arkasına dinin kendisine sağladığı yüksek siyasî konumunu almıştı. Ayrıca bu dönemde Osmanlı’ya boyun eğmekten vazgeçen Dulkadiroğulları Beyi ve Memlûklar ile birçok çatışmaya girilmiş ve Osmanlı kuvvetleri genel olarak yenilgiye uğratılmıştı.[7] Nihayetinde tahta çıkan I. Selim, Yeniçerilerden aldığı biat üzerine devletin o anki en büyük sorunlarından biri olan Şah İsmail sorununu çözmeye eğildi. Bu sorun kısmen çözülünce, Memlûkların ortadan kaldırılma gereği zaruret hâline gelmişti. 1515 baharında, artık devlet için ciddi bir tehlike olan Dulkadiroğulları Beyi Alaüddevle’yi ortadan kaldırmayı amaçlayan Yavuz Sultan Selim amacına ulaşmış ve beyliği resmen hâkimiyeti altına almıştır. Böylece iki devlet arasındaki tampon bölge ortadan kalkmış ve bir savaş kaçınılmaz olmuştur. Seferin Nedenleri Şüphesiz ki her olay ve olgunun en az bir sebebi vardır. Devletlerin gerçekleştirmiş oldukları savaş ve seferlerde ise bu sebepler çok yönlü olmakla beraber, neredeyse hiçbiri birden ortaya çıkmamışlardır. Osmanlı Devleti’nin, I. Selim’in döneminde Mısır üzerine yaptığı sefer de şüphesiz önceden planlanmış ve faydacı bir yaklaşımla bu savaşa karar verilmiştir. Mısır Seferi’nin temel olarak birkaç sebebi vardır. Osmanlı’nın cihanşümul hâkimiyet anlayışı Memlûk ülkesinin fethedilmesini gerektirmekteydi. Ayrıca bu devletin, kutsal toprakların koruyucusu olması da dinî liderliğin bir nişanesidir. Osmanlı Devleti, bu nişaneye kendisi sahip olmak istemiş ve İslâm Dünyası’nın tartışmasız lideri olmayı dilemiştir. Memlûkların, kaçan Osmanlı şehzadelerine kucak açmaları da görülebilir bir sebepti. Memlûkların, Şah İsmail ile nihayet birlik olması da bir sebep olarak gösterilebilir. Akdeniz ticaretinin önemli duraklarından olan Mısır’ın ekonomik değeri de yadsınamaz bir gerekçeydi. Osmanlı tahtına 1512 yılında babasına karşı düzenlediği bir darbe sonucu oturan I. Selim, 1520 yılına kadar tahtta kalmış ve 49 yaşında vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin bu dönemi şarka yapılan seferler ile anılmış ve devletin, daha çok Müslüman milletlerin liderliğini ele geçirdiği bir evre olarak görülmüştür. Kaldı ki, Venedikli bir konsolosun “Tanrı bizi korumazsa, sonunda bütün Müslümanların hükümdarı olacak[1]” diye I. Selim hakkındaki endişelerini dile getirmesi, bunun açık bir kanıtıdır. Osmanlı-Memlûk İlişkileri Memlûklar ile Osmanlıların ilk münâsebetleri I. Murat Dönemi’nde, dostâne bir çerçevede başlamıştır. Fakat Osmanlı’nın batı yönüne doğru elde ettiği parlak zaferler, doğudaki Memlûkların endişe duymasına sebep olmuştur. II. Mehmet zamanında ilişkilerin en parlak dönemine ulaştığı bir gerçek iken, aynı zamanda bu dönem ciddi sorunların da bir başlangıç noktası olmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in cihanşümul hâkimiyet anlayışı, Memlûk Sultanı el-Melik el-Eşref Seyfeddin Aynal’ı giderek tedirgin etmiş ve Memlûk Sultanı, Fatih’e yazdığı mektuplarda ona karşı küçük düşürücü ifadeler kullanmıştır. İstanbul’u fethederek yeni bir çağ başlatan ve aynı zamanda Hıristiyanlar üzerinde giderek artan tahakkümünün kendisine verdiği özgüven ile Fatih, kendisine Kayser-i Rum unvanını vermiş ve kendini Roma’nın mirasçısı saymıştır. Mısır’ın da Roma’nın bir toprak parçası olduğu gerçeği, Fatih’in cihanşümul anlayışı ile perçinlenerek sultanın kendine olan özgüvenini artırmıştır. Ve artık Memlûk sultanına “Sultan-ı Harameyn Babam” hitabının yerine “Hadim-i Harameyn Karındaşım Mısır Sultanı” ifadesini kullanmaya başlamıştır.[2] Yine Fatih zamanında ortaya çıkan Hicaz Su Yolları Meselesi, iki devlet arasında gerginliğe neden olmuştur. Fakat aslında bu sorun, Osmanlı Devleti’nin Memlûklara karşı güttüğü hâkimiyet politikasının sadece görünen, diplomatik bir göstergesiydi. Âşık Paşazâde ve Hoca Sadeddin dışında ilk dönem kroniklerinde Hicaz Su Yolları ile başlayan Mısır meselesi genel olarak yer almamıştır. İki kronikte de, her yıl kutsal topraklara, hacca giden hacıların bu dinî görevlerini kolaylıkla ifa edebilmeleri için hac yolu üzerinde bulunan su kuyularının tamir edilmesinin gerekliliğinden bahsedilir. Hoca Sadeddin, Fatih’in bu tamirat için kendi hazinesinden ya da vakıflar aracılığıyla fon ayrılması için bizzat Memlûk sultanına mektup yazdığını belirtir. Fakat Memlûk sultanı bu isteği, kendisine hakaret olarak değerlendirir ve Osmanlı sultanının, kendi iç işlerine karıştığını düşünerek bunu reddeder.[3] İki kronikte de Hicaz Su Yolları Meselesi anlatıldıktan hemen sonra iki devletin Dulkadiroğulları üzerindeki mücadelesinden bahsedilmesi, Osmanlı-Memlûk arasındaki esas sorunu göstermesi açısından önemlidir. Çünkü Dulkadiroğulları coğrafyası, Memlûklar ve Osmanlı arasında bir tampon bölge oluşturmaktadır. Bu bölge kimin tahakkümü altında olursa, bu coğrafya o devlet için o kadar güvenli olur demektir. Fatih Sultan Mehmet’in, kayınpederi olan Dulkadiroğulları hükümdarını ve kayınlarını himâye etmesi, bu beyliğin Osmanlı için gerekliliğini göstermektedir. Memlûklar ise, Mısır ve Suriye coğrafyalarının güvenliği için bu beyliğin önemini bilmekteydi ve bunun sonucunda Dulkadiroğulları Beyliği’nin iç işlerine müdahale etmişlerdir. Böylece Osmanlı-Memlûk ilişkilerinin temel gerginlik meselesi Dulkadiroğulları olmuştur.[4] Hicaz Su Yolları Meselesi, Osmanlı Devleti’nin diplomatik bir manevrasından ötürü gelmekteydi. Hedeflenen asıl amaç, Mısır’ın fethedilmesi ve dolayısıyla İslâm dünyasında artık etkisi kalmamış olan Abbasi Halifesi’nin yerine Osmanlının liderliğini getirmekti. Çünkü, bir zamanlar putperest Moğolları durduran, Abbasi Halifesi’ni himâye eden, kutsal beldelerin bekçiliğini yapan Memlûklara karşı, çok daha parlak zaferler elde eden Osmanlılar alternatif olmaya başlamıştı.[5] Fatih Sultan Mehmet bunun bilincinde olarak Dulkadiroğulları Beyliği’ni hâkimiyeti altına almayı düşünmüş ve belki de vefat ettiği zaman henüz başlamış olduğu seferinin hedefi Mısır’dı…[6] II. Bayezid Dönemi’nde ise ilişkiler gittikçe gerginleşmeye başlamıştır. Cem Sultan’ı barındıran Memlûk Sultanı, artık Osmanlı Devleti’nin ezelî düşmanı hâline gelmiştir. II. Bayezid’in hükümdarlığı Toros’un ötesinde fazla itibar görmüyordu. Çünkü Anadolu’nun artık bu bölgesinde, Suriye ve Mısır hükümdarı olan Memlûk Sultanı daha itibarlıydı ve arkasına dinin kendisine sağladığı yüksek siyasî konumunu almıştı. Ayrıca bu dönemde Osmanlı’ya boyun eğmekten vazgeçen Dulkadiroğulları Beyi ve Memlûklar ile birçok çatışmaya girilmiş ve Osmanlı kuvvetleri genel olarak yenilgiye uğratılmıştı.[7] Nihayetinde tahta çıkan I. Selim, Yeniçerilerden aldığı biat üzerine devletin o anki en büyük sorunlarından biri olan Şah İsmail sorununu çözmeye eğildi. Bu sorun kısmen çözülünce, Memlûkların ortadan kaldırılma gereği zaruret hâline gelmişti. 1515 baharında, artık devlet için ciddi bir tehlike olan Dulkadiroğulları Beyi Alaüddevle’yi ortadan kaldırmayı amaçlayan Yavuz Sultan Selim amacına ulaşmış ve beyliği resmen hâkimiyeti altına almıştır. Böylece iki devlet arasındaki tampon bölge ortadan kalkmış ve bir savaş kaçınılmaz olmuştur. Seferin Nedenleri Şüphesiz ki her olay ve olgunun en az bir sebebi vardır. Devletlerin gerçekleştirmiş oldukları savaş ve seferlerde ise bu sebepler çok yönlü olmakla beraber, neredeyse hiçbiri birden ortaya çıkmamışlardır. Osmanlı Devleti’nin, I. Selim’in döneminde Mısır üzerine yaptığı sefer de şüphesiz önceden planlanmış ve faydacı bir yaklaşımla bu savaşa karar verilmiştir. Mısır Seferi’nin temel olarak birkaç sebebi vardır. Osmanlı’nın cihanşümul hâkimiyet anlayışı Memlûk ülkesinin fethedilmesini gerektirmekteydi. Ayrıca bu devletin, kutsal toprakların koruyucusu olması da dinî liderliğin bir nişanesidir. Osmanlı Devleti, bu nişaneye kendisi sahip olmak istemiş ve İslâm Dünyası’nın tartışmasız lideri olmayı dilemiştir. Memlûkların, kaçan Osmanlı şehzadelerine kucak açmaları da görülebilir bir sebepti. Memlûkların, Şah İsmail ile nihayet birlik olması da bir sebep olarak gösterilebilir. Akdeniz ticaretinin önemli duraklarından olan Mısır’ın ekonomik değeri de yadsınamaz bir gerekçeydi. Mısır Seferi'nin sonuçları ise şunlardır; Osmanlı Devleti topraklarını Kuzey Afrika'ya kadar genişlemiştir. Halifelik, Osmanlılara ele geçmiştir. Baharat Yolu'nun kontrolü Osmanlılara geçmiştir. Memlük Devleti'nin ortadan kalkmasıyla Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır toprakları Osmanlı Devleti'ne 22, 2557 BEİçindekiler1 Yavuz’un Mısır seferinin sonuçları nelerdir?2 Misir seferi sonucu hangi ticaret yolu?3 Misir seferi sonucunda nereler ele geçirildi?4 Halifelik Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucunda Osmanlı Devleti’ne geçmiştir?5 Yavuz Sultan Selim neden Mısır seferine çıktı?6 Mısır Seferi sonucunda Osmanlı Devleti’nde yönetimine giren ticaret yolu nedir?7 Mısır seferi sonucu Osmanlı denetimine giren ticaret yolu hangisi?8 Mısır kimin döneminde fethedilmiştir?Yavuz’un Mısır seferinin sonuçları nelerdir?"Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden sonra İslam dünyasının tek lideri oldu. Akdeniz'deki üstünlük Türklerin eline geçti. Osmanlı bölgenin tek güçlü İslam devleti oldu. Sultan Selim'in bu seferleri ile dünya tarihinin de seyri seferi sonucu hangi ticaret yolu?osmanlı devletinin mısır seferi sonuncusunda baharat yolunun konturolünü ele geçirmesini ragmen istedigi ekonomik kazanca ulaşılmasının nedeni nedir? Coğrafi keşifler nedenidir. Baharat üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yolları arandı. Sonunda Vasco da Gama 1498'de Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan yolunu seferi sonucunda nereler ele geçirildi?Suriye, Filistin, Lübnan, Ürdün, Hicaz ve Mısır bölgeleri Osmanlı Devleti hâkimiyetine Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucunda Osmanlı Devleti’ne geçmiştir?9 Ocak 1517'de Gazze'den Mısır'a doğru yola çıkan Yavuz Sultan Selim, yeniden toparlanan Memlük ordusunu bu kez Ridaniye'de bozguna uğrattı. Yavuz, 4 Şubat 1517'de büyük bir törenle Kahire'ye girdi ve Mısır tahtına oturdu. Böylece hilafet Abbasi soyundan Osmanlı soyuna Sultan Selim neden Mısır seferine çıktı?Albuquerque 16 Aralık 1515'te projesini gerçekleştiremeden öldü. İşte Yavuz, Memlükler üzerine yapacağı sefere, Mekke-Medine yıkımlarının havalarda uçuştuğu bir ortamda karar verdi. İslam'ın kalbini korumak için sefere Seferi sonucunda Osmanlı Devleti’nde yönetimine giren ticaret yolu nedir?– Baharat yolunun kontrolü bütünüyle Osmanlı Devleti'nin eline seferi sonucu Osmanlı denetimine giren ticaret yolu hangisi?– Baharat yolunun kontrolü bütünüyle Osmanlı Devleti'nin eline kimin döneminde fethedilmiştir?Müslümanların Mısır'ı fethi veya Arapların Mısır'i fethi, Mısır'ın MS 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedilmesidir. Bunun sonucunda Bizans İmparatorluğu'nun elindeki Mısır ve Libya Râşidîn Halifeliği'ne geçti. I. SELİM 1512-1520 Yavuz Sultan Selim • Babasını tahttan deviren tek padişahtır. • İlk Celali isyanı, I. Selim devrindedir. • I. Selim aynı zamanda ilk Osmanlı halifesidir. • KARIŞTIRAN SAVAŞI 1512 • Sebep I. Selim'in Doğu politikası yetersizliğini bahane ederek babası tahttan indirmek istemesidir. • Savaşı Yavuz kaybettiği halde Yeniçerilerin desteği ile Yavuz Selim padişah olmuştur. Yavuz Selim'in seferleri • I. SELİM'in DOĞU SİYASETİ • İzlenen politikanın amacı Şii mezhebini Anadolu’da yayılmasını engellemek Doğu Anadolu’da hakimiyeti kalıcı hale getirmek Türk tarihinin en büyük mücadelesini veren iki hükümdar Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail • I. Selim'in Doğu Seferi • Bu seferde Çaldıran ve Turnadağ olmak üzere iki savaş vardır. • ÇALDIRAN SAVAŞI SONUÇLARI Doğu Anadolu Osmanlı hakimiyeti altına alındı. Önemli ölçüde şiiliğin yayılması önlendi. Tebriz-Bursa İpek yolu kontrol altına alındı. Not Savaşta ateşli silahların kullanılması zaferi getirmiştir. TURNADAĞ SAVAŞI • Neden İran Seferinde yardım çağrılarına itibar edilmemesi • Sonuç Dulkadir Beyliği Osmanlılara bağlandı. Osmanlı Memluklularla sınırı komşusu olur. Böylece Anadolu Türk siyasi birliği sağlandı. Dulkadiroğulları'nın alınmasıyla Anadolu Türk birliği sağlandı • MISIR SEFERİ Memluk Seferi • Nedenleri Türk-İslam liderliği mücadelesi Halifeliğin alınmak istenmesi Baharat Yolu’nun kontrol altına alınmak istenmesi • Mercidabık ve Ridaniye Savaşları sonucunda; Mısır, Lübnan, Suriye, Hicaz ve Filistin ele geçirildi. Venediklilerin Kıbrıs adası için Memluklulara verdikleri vergi Osmanlılara ödenmeye başlandı. Baharat Yolu denetimi sağlandı. Coğrafi Keşifler nedeniyle beklenen kazanç elde edilemedi. Halifelik makamı Osmanlıların eline geçti. Böylece Osmanlı devleti teokratik özellik kazandı. İslamDünyası Liderliğine Yavuz Sultan Selim döneminde artan tehdidlerden dolayı genelde doğuya seferler yapılmıştır. Bu seferlerden Çaldıran Seferinin yapılmasında dönemin başlarında çıkan ve bastırılan Şahkulu İsyanının1511 da önemli payı vardır. Osmanlı – Safevi İlişkileri Çaldıran Savaşı 1514 Nedenleri Devletinin Anadolu’yu ele geçirmek için Anadolu’da Şiilik propagandası yapması, 2. Orta Asya’dan gelen Türklerin Osmanlı sınırlarına girmesinin Şafevilerce engellemesi 3. Osmanlı Devletinin İpek Yolu’nun Van-Tebriz hattını ele geçirmek istemesi Sonuçları içlerine kadar Doğu Anadolu toprakları tamamen Osmanlı Devleti’nin eline geçti. Mardin ve Diyarbakır Osmanlı topraklarına katıldı. Devleti sarsıldı. Şii propagandası sorunu çözüme kavuştu. Turnadağ Savaşı 1515 Nedeni Çaldıran Seferi sırasında yardım etmemeleri Sonuçları Beyliği’ne son verildi. Türk birliği sağlandı. ve Elbistan Osmanlıların eline geçti. Memluk İlişkileri bozuldu. Osmanlı – Memlük İlişkileri Mısır Seferi Nedenleri Osmanlıya karşı Safevilerle ittifak anlaşması yapması su yolları sorunu Yolu’nun Memlüklerin kontrolünde olması, bazı Anadolu beyliklerini ve Cem Sultan İsyanı’nı Osmanlıya karşı desteklemesi Osmanlı ordusu Halep yakınlarında yapılan Mercidabık Savaşı’nda Memlük ordusunu mağlup etti. Sultan Kansu Gavri öldü. Böylece Suriye ve Filistin toprakları Osmanlı Devleti’nin eline geçti. Mısır yolu Osmanlılara açıldı1516. Yavuz Sultan Selim Sina Çölü’nü geçerek Ridaniye Savaşı’ndan Memlükleri ikinci kez mağlup etti1517. Mısır Seferi’nin Sonuçları Memlük Devleti yıkıldı. Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girdi. Halifelik Osmanlılara geçmesi sonucu Osmanlı Devleti , İslam dünyasının siyasi ve dini lideri oldu. Mısır’ın fethiyle Baharat Yolu Osmanlı denetimine girdi. Kıbrıs Adası için Venedikler Osmanlı Devleti’ne vergi vermeye başladı. Doğu Akdeniz Osmanlı egemenliğine girdi. Mısır’ın hazineleri ve ganimetleri Osmanlı maliyesine en parlak dönemini yaşattı.

yavuz sultan selim mısır seferi nedenleri ve sonuçları